Dil VE Anlatım HOŞGELDİN...!

BELÇİKALI TÜRKOLOG…

Türkçe, dünya dili olmuştur *

“Türkçe, dünya dili olacaktır, demeyi bırakalım artık. Türkçe bir dünya dili olmuştur.” diyerek 41 ülkeden Türkçe için Türkiye’ye gelen öğrencileri gösteren Prof. Dr. Johan Vandawalle, ülkesi Belçika’da ziyaretimiz sırasında şunları söyledi:
“1973 senesinde daha 13 yaşında iken Romanya’ya geziye gidecektim. Uçak dolu imiş. Bize Türkiye gezisinin daha güzel olacağı söylendi. Biz de yönümüzü ülkenize çevirdik. Hemen bir rehber kitap alıp bazı kelime ve deyimleri ezberlemeye başladım.

Uçaktan indik ve o gece Kumburgaz’da bir otelde kaldık. Sabahleyin balkondan seyrediyordum. Minare ve evler gördüm. Arkadaşıma ‘haydi bir gezip gelelim’ dedim. Köye yaklaşınca davul-zurna sesleri duyduk. Düğün varmış. Bildiğimiz yirmiye yakın kelime ve deyimle ortama dâhil olduk. Zaten bizi hemen davet etmişlerdi. Türkleri çok sıcak bulduk. Biz de onlarla beraber başladık oynamaya... Şekerler dağıtıldı. Her şey çok hoşumuza gitti... Bizi hemen kendilerine kabul ettiler. Orada Kütahya-Domaniç’ten bir aile vardı. Almanya’da da bulunmuşlar. Çat-pat onlarla anlaşıyorduk. Onlar bizimle ayrıca ilgilendiler ve İstanbul’daki evlerine davet edip adres verdiler. Eyüp Sultan civarında evleri var. Tariflerine göre minibüsle gidip bulduk. Varınca bizi bir yakınları gibi karşıladılar. Güzel yemekler yapmışlar, yedik, eğlendik. Akşam oldu. ‘Şimdi Kumburgaz’a araba bulmak zor olur. Saat akşam 11.00... Bak bizim şurada dayalı döşeli bir evimiz daha var. Anahtarını alın ve bu gece orada kalın; yarın gidersiniz.’ dediler. Biz şaşırıp kaldık. Yeni tanıdıkları bizlere evlerini emanet ediyorlardı. Bahçede ikinci bir evleri daha vardı. Hemen yatakları serdiler. ‘İstediğiniz kadar uyuyun istediğiniz saatte kalkarsınız.’ dediler. Bu durum bize çok tesir etti. İstanbul’a 1975’te tekrar geldim. Gidip onları buldum. Beni evlatları gibi kabul ettiler. Daha sonra babamla, onun geziye götürdüğü öğrencilerine rehber olarak tekrar İstanbul’a geldiğimde bütün sınıfı Eyüp Sultan’a o eve kadar götürdüm. Hepimize ikramda bulunup çay içirdiler. Hepimiz çok duygulandık... Şimdi Zambak-Dilset Yayınları’nın bu seneki ‘3. Uluslararası Yabancılar İçin Türkçe Yarışması’ndan dönünce evimde çocuklarıma gördüklerimi ve yaşadıklarımı anlattım, onlar çok büyük bir heyecan duydular. Şimdi onları alıp Türkiye’ye gideceğim ve İstanbul’u gezdireceğim. Bu arada Eyüp Mezarlığı’nın ötesinde oturan o Domaniçli akrabalarıma uğrayacağım. Çünkü onların oğulları beni ve torunları çocuklarımı çok özlemişler. Hem onlarla hasret gidereceğiz hem de çocuklarıma İstanbul’u ve tarihini tanıtmaya çalışacağım.”

Ben buradan hemşehrilerim Kutlu ailesine teşekkür ve takdirlerimi arz ederim. 35 lisan bilen Belçikalı Türkolog bu profesöre yaptıklarından ve ülkemizin ve dilimizin tanınması, bilinmesi ve sevilmesi adına vesile oldukları güzelliklerden dolayı Ahmet, Mehmet, Hava ve Gönül ismindeki bu insanlara şükranlarımı tekrar ifade etmek isterim. Onur konuğu olarak Zambak-Dilset yarışmasında bulunan Türkçe sevdalısı Prof. Dr. Johan’a “Ali Şir Nevaî Türk Dili Özel Ödülü” de verildi. Ödülünü Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dan aldı. Fatih Üniversitesi profesörlerinden Cihan Okuyucu ile de çok güzel hatıralarının geçtiğini söyleyen Dr. Johan, Avrupalı insanların, Mevlana ve Yunus Emre gibi Anadolu bilgelerinin görüşlerine çok ihtiyaçları olduğunu, onun için hemen onların sözlerinin bu dillere çevrilmesi gerektiğini belirtiyor...


27 harfli Türkçe kelimeler **

Zambak-Dilset’in bu sene üçüncüsünü gerçekleştirdiği “Uluslararası Yabancılar İçin Türkçe Yarışması”nda onur konuğu olarak bulunan Belçikalı Türkolog Prof. Dr. Johan Vandawalle ile Belçika’da görüşmemiz sırasında pek çok mesele üzerinde durduk.

O, Türkçenin matematik ilmi gibi açık ve berrak bir yapıya sahip olduğunu, satranç oyunundaki birleştirmeler gibi mantıkî birleştirmeler imkânına sahip olduğunu söylüyor. “Türkçede bazı fiil köklerinden iki yüz bin civarında biçim türetilebilir. Ayrıca mesela bir görmek fiiline yapılacak eklemelerle, ‘görüştürülemeyebilecekmişiz’ kelimesinde olduğu gibi 27 harf bulunabilir. Bunu başka bir dilde yapamazsınız. Diğer dillerin ayrı yazılan müstakil ekleri ve kaidesizlikleri, hatta kaideleri olsa bile istisnaları hatta istisnaların da istisnaları çok kafa karıştırıcı. Yani onlarda Türkçedeki berraklık yok.”

35 dili bilmenin verdiği geniş ufuk ve tespitlerle Türkçemiz hakkında görüşlerini beyan eden bu ilim adamı, aksansız konuşması, hoş telaffuzu ve detayları ifade eden Türkçe kelimeleri seçişleriyle dikkatimizi çekiyor. Bu durumu nasıl kazandığını sorduğumuzda “Türkçeyi tanıyıp hayran olduğum ilk günlerden itibaren hep Türkleri bulup onlarla Türkçe konuşmaya başladım. Mesela, Aydınlı bir arkadaşla tanışmıştık, ben mutlaka her hafta, hafta sonları evlerine gider, akşam yediden öbür gün sabah beşe kadar onunla Türkçe sohbet ederdim. Bunun için de Türk dili, kültürü ve sanatı ile ilgili on tane mühim soru hazırlar öyle giderdim.” diyor.

O sırada Belçikalı Türk Parlamenter Cemal Çavdarlı ile telefonla görüşme imkânı oluyor. O, bize, Johan Vandawalle ile senelerdir tanışıp görüştüğünü söylüyor.

Türkçe, Türk sanatı ve mutfağı hayranı Prof. Dr. Johan, Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç Bey’in himayelerinde yapılan bu Türkçe yarışmasının gelecek sene bir de akademisyenler boyutunun olmasını arzuluyor. Dilimizin dünya dili olmasından dolayı sürur duyuyor. Hatta Türkiye’den Belçika’ya döndüğünde aile bu durumu fark ederek kendisine “Sîmân değişmiş, mutluluğun her halinden belli oluyor!” dediklerini ifade ediyor.

Kendisine bir rüya gibi gelen bu program için “Her sene daha görkemli olmalı... Halkınızın ilgisi çok güzel. Ben Ankara’da Maraş vs. illerden gelmiş arabaların plakalarını gördüm!” diyor.

Arkadaşlarından kendisine e-posta ile pek çok tebrik gelmiş. O, bilhassa Türkolog olan akademisyen arkadaşlarına, “Ben sizden artık, tebrik ve takdir yerine Türkçe ile ilgili ufuk açıcı yazı ve tebliğler bekliyorum.” karşılığını yazmış.

Türkçe öğrettiği öğrencilerinin, kendisinin tavsiyesi ile Türkiye’ye gittiklerini sonra da “Bizim ülkemiz, artık havası gibi bize soğuk geliyor. Türkiye’de insanlar ve insanî münasebetler sıcak!” dediklerini hatta bazılarının gidip yerleştiklerini, bazılarının da yerleşmek istediklerini söylüyor.

Türkçenin durum eklerinin çok mühim olduğunu, bunu öğrenmek istemeyip ‘ne lüzum var’ diye direnen öğrencilerinin Türkçeyi öğrenemediğini; ama teslim olanların kısa zamanda kavrayıp bellediklerini; kelimelerin doğru öğrenilip telaffuz edilmesinin çok mühim olduğunu hatta annesinin bir Türk lokantasında “bir” kelimesini yanlış kullanıp “Bana bira kola getiriniz” deyince garsonun kola yerine bira getirdiğini; Aydın taraflarında bir öğrencisinin meyve alırken satıcıya “Yıkar mısınız?” diyeceğine yanlışlıkla “Yıkanır mısınız?” deyince, “Ben pis miyim? Kirli miyim?” diye kızgın bir karşılık aldığını söylüyor.

Ayrıca kelimelerde isim seçimlerine de dikkat çeken Johan, “Napolyon, Hollanda’nın güney bölgesini alınca, ‘Herkes kendisine bir soyadı alsın’ diye emretmiş. Onlar da bu nasıl olsa geçici bir şey olur diye kendilerine gülünç soy isimleri seçmişler. Sonra da öylece yerleşip kalmış. Bu yüzden Güney Hollanda’da çok komik soyadları ile karşılaşırsınız.” diyor.


* Abdullah Aymaz'ın 10.07.2005 tarihli Zaman gazetesinde yayınlanan köşe yazısıdır.

** Abdullah Aymaz'ın 11.07.2005 tarihli Zaman gazetesinde yayınlanan köşe yazısıdır.



Johan VANDEWALLE kimdir?

15 Şubat 1960 Belçika doğumlu, 34 dil ve lehçe bilen, Dünyanın en büyük dilbilimcilerinden Johan Vandewalle dillere ilgisinin başlayaşını şöyle anlatıyor:
Türkçe ile ilk kez 1973’te yaptığı bir İstanbul gezisi sırasında tanıştığını belirten Vandewalle, şunları kaydetti: “O zaman 13 yaşındaydım. O gezide yaşadığım misafirperverlik beni çok etkiledi ve Türkçeyi öğrenmeye sevk etti. Türkçeyi biraz öğrenince, matematiksel yapısına hayran kaldım. Ve bu dili, bütün yanlarıyla incelemeye karar verdim.” Vandewalle, Belçika’ya döndükten sonra Türkçeyi öğrendiğini, daha sonra da Osmanlıca ve eski Uygur Türkçesini öğrenerek Orhun Abideleri'ni incelediğini anlattı.

Johan Vandewalle, dil öğrenmenin paha biçilmez bir zenginlik olduğunu vurgulayarak, amacının, bu zenginliği insanlarla paylaşmak ve onlara da öğretmek olduğunu kaydetti. 1987 yılında katıldığı yarışmada, 22 yaşayan dili kullanarak ‘en çok dil bilen Belçikalı’ unvanı aldığına işaret ederek, “Ancak amacım, dil konusunda rekor kırmak değil. Azimli olduktan sonra öğrenilemeyecek dil yoktur.” dedi. Vandewalle, Belçika’da bulunan ve başkanı olduğu ‘’Oryantal, Doğu Dilleri ve Kültürleri Öğretim Merkezi’’nde farklı düzeylerde konuşulan Türkçe ve Arapça dersleri verdiğini, ayrıca değişik ülkelerde yaşayan ve Türkiye Türkçesini öğrenmek isteyenler için ‘’Türkçekent’’, Türk lehçelerine meraklı olanlar için de ‘Türkçestan’ adlı internet siteleri hazırladığını bildirdi.
 
Bugün 32 ziyaretçi (70 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol